DİĞER
“Tamiri Mümkün konser filmine protez hafızalar bakış açısıyla yaklaştığımızda, filmin farklı yerlerde yaşayan, konsere ilişkin farklı deneyimleri olan insanlar arasında dijital teknolojiyle kolektif bir geçmiş yarattığını hissederiz. Bu kolektif geçmişin uzun zamandır içinden geçtiğimiz dar zamanlarda terapötik bir yanı da vardır elbette.”
"Vermeer’in Delft Manzarası, Proust’a göre dünyanın en güzel resmidir. Hayranlık duyduğu ressam hakkında romanında sadece Swann’a Vermeer incelemesi yazdırmakla yetinmez. Ressamı ebedi kılarak, Bergotte’yi bu resmin önünde öldürmeyi seçer. Proust’la birlikte Vermeer’in şaheserine bakanlar önce bu güzelliğin içinde kaybolur, sonra o sarı duvara tutunurlar."
“Hayatını resimlerle anlatan çağdaş ressamlardan Celia Paul’un hayatını okurken ve –kitapta paylaşıldığı üzere– hayatını paylaştığı kişileri resmetmiş olduğu tablolara bakarken –bir kadın sanatçı olarak– kendi sanatına hiç bölünmeden adanabilmenin nasıl zor fakat nasıl da önemli, değerli bir mesele olduğunu kavrıyorsunuz.”
gecegil, akşamcıl, göğengin, ormancıl, hiçyer, kıvraşım, sengil, aycivarı, alınlarkıyısı, buzışıl, buludî, biçimadeta, derindem, ışılçıyan, karanguyumru, günyabancıl, bengece, kumtanesiseyri, yerekomşu, kalpşahmerdangümüşü, tomartomur, büyükperhizarifesigözlü, vahşikanaçan, dumanağız, bengilolmuş, görguvan, kelâmoyukları, ışığsayvan, yazlayan [kar], balçıkahşap, gözoğulları/yeroğulları, şakaksıl, mânâdalı, yılberi/yılöte, gözgil...
"İyi bir Auster okuyucusu bir yerden sonra hep aynı romanı okuduğu izlenimine kapılabilir. Bunun bir zayıflık olarak görülmesinden ziyade, tutkulu bir romancının kendi yazı evrenini kurması olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünenlerdenim. Ancak aynı zamanda da bu durum, onun metinlerinin ulusal alegori yaklaşımı çerçevesinden de okunabileceğinin bir örneğidir."
"23 Ağustos 1939 günü, bütün dünyanın şaşkın bakışları altında Hitler-Stalin Paktı imzalandı. Doğal olarak, Nazilerin paktın imzalanmasından bir hafta sonra Polonya’ya saldırmasıyla II. Dünya Savaşı patlak verdi. Dünyada sonuçları bu kadar büyük ve ölümcül olan bir olayın edebiyata, sanata, her şeye ama her şeye yansıması gerekirdi, öyle değil mi? Fakat böyle olmamıştır."
"Rimbaud şiirden vazgeçerek onun zamanın ötesinde kalması gereken, sadece arzu uyandıran fani sanatlara ait olduğunu göstermiştir. Şiir her yerdeydi ve o daha fazlasını istiyordu. Fırtınalar, bulutlar, acılar, aşklar yazılmayacağına göre…"
"Melankolik söylem diller arasındaki farklılığa, kimi durumlardaysa düpedüz uçurum denecek kadar büyük olan mesafeye odaklanır: Diller birbirlerinden bu kadar farklıyken, söyleyiş biçimleri birbirlerininkinden bu kadar ayrıyken çeviri nasıl yapılabilir ki; yansıtamadığınız her söyleyiş biçimi bir kayıp olduğu kadar 'ihanet'tir (çeviri üstüne söylemin bir başka klişesi)."
"Kendi ifadesiyle 'Amerika’nın en sevilen ve en gayri mesul film eleştirmeni' Libby Gelman-Waxner, yıllardır sinema yazıları yazıyor ve sinemayı insanın temel ihtiyaçları üzerinden değerlendiriyor: konfeksiyon ile kozmetik."
Belki Orhan Pamuk’un babası büyük bir yazar olmayabilir. Artık o da edebiyatın bir parçası...
Bir rüya gördüm. Rüyayı hatırlamıyorum, o sabah da hatırlamıyordum, rüyadan yalnızca bir kırıntı kalmıştı elimde: Kırmızı Defter. Kırmızı Defter’i okuyacağım ve hayatım değişecek
Pierre Bourdieu'nün dediği gibi “Sosyoloji bir dövüş sanatıysa” Türkoloji de bu durumdan fazlasıyla payını alıyor...
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık